Top

Ahmed Karahisârî

Ahmed Karahisârî

Ahmed Karahisârî

875 (1470) yılından önce Afyonkarahisar’da doğdu. Soyu, yetişmesi ve öğrenim durumu hakkında yeterli bilgi yoktur. II. Bayezid devrinin ilk yıllarında ilim tahsili için İstanbul’a gittiği ve hayatının sonuna kadar İstanbul’da kaldığı bilinmektedir.

Osmanlı öncesi hat sanatının en etkili üslubu olan Yâkut Ekolü’nün zarâfet ve dinamizmine kendi tarzında yeni bir soluk katarak, bu ekolün Anadolu’daki en önemli temsilcisi hâline gelen Ahmed Karahisârî, hüsn-i hatta gösterdiği kudret sâyesinde daha sağlığında “Yâkut-ı Rûm” ve “Şemsü’l-hat” olarak şöhret kazanmıştı. Hakkında söylenen şu beyit, mahâretine delîl olması bakımından zikre şâyândır.

Hattat Ahmed Karahisari

Gerçekten de eserlerindeki itina, hüsn-i hattı sâdece yazmadığına, aynı zamanda bir nakkaş gibi işlediğine işâret etmektedir. Özellikle kâğıd üzerine yazmış olduğu hatlarında altını cömertçe kullanmış olan Karahisârî’nin, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde bulunan en‘amında, yazıyı sınırlamakta kullandığı tahrîrlerin ve bazen dolgu unsuru olarak kullandığı örgelerin zarâfeti, nakkaşlıkta da mahâret sahibi olduğuna ve en önemlisi, hattın başlıca melekelerinden olan sabra fazlasıyla mâlik olduğuna delîl teşkil etmektedir.

Sürekli yeni arayışlar peşinde koşan, bilhassa sülüs ve celî yazılarının ağırbaşlı, fakat bir o kadar azâmetli terkiblerindeki zarâfet ile Osmanlı hat sanatında, kendi adı ile anılan yeni bir ekol oluşturmayı başaran Ahmed Karahisârî’nin.

Kanunî Sultan Süleyman için muhakkak ve nesih hat ile yazdığı muhteşem Kur’an-ı Kerîm ile Ehl-i Hiref Teşkilâtı’na dahil edilerek, sultanın iltifâtına dahi nâ’il olması, hüsn-i hattaki kudretinin büyüıklüğüne delîldir. Halen Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan bu Kur’an-ı Kerim‘in, Kültür Bakanlığı tarafından tıpkıbasımı yapılmıştır.

Hattat Şemseddin Ahmet Karahisari

İbtidâ’î eğitimini memleketinde tamamladıktan sonra medrese eğitimi almak için gittiği İstanbul’da, Halvetî şeyhlerinden Karamanlı İshâk Cemâleddîn Efendi’ye intisâb edip ona halife olmuş, medrese eğitimini tamamladıktan sonra da tümüyle tasavvufa yönelmiştir.

Ahmed Karahisârî’nin hüsn-i hatla tanışması da, Şeyh Hamdullah’ın tilmizlerinden olan ve hattatlar meyanından “Cemâl Halife” namıyla yad olunan şeyhinin sayesindedir. Onun tesiri ile hüsn-i hatta heves ederek, aslen İranlı olup Otlukbeli Savaşı’ndan sonra Yavuz Sultân Selim’in emri ile İstanbul’a gönderilen san’atkâr grubu içinde yer alan Esedullah Kirmânî’den aklâm-ı sitte meşketmiştir.

Yâkut Ekolü’nün önemli temsilcilerinden olan Esedullah Kirmânî’den başka, Sofî Yahya Efendi’den de istifâde etmiş olduğu nakledilmektedir. Şaşırtıcı olan, şeyhinin de hocası olmasına rağmen Şeyh Hamdullah ile yollarının kesişmemiş olmasıdır.

ŞİMDİ ARA